Lüks Tüketimin Zararları;
Lüks Tüketimin Zararları;
Tüketim insanların varlığında yapısında bulunan ve yaşamını idame ettirebilmesi için gereken bir eylem. Yaşaması için suya ihtiyacı var gıdaya ihtiyacı var, nefes alıp vermeye ihtiyacı var aslında bütün canlılarda bu ihtiyaçlar mevcut. Fakat insanoğlu yapısında bulunan tatminsizlik sayesinde ihtiyaçların şekli de miktarı da akıl almayacak seviyelerde artış göstermiş durumda. Yanlış anlaşılmasın “dünya üzerinde ekmeğe yada içecek temiz bir bardak suya ihtiyacı olan kalmadı” şeklinde bir ifade değil bu. Bir yanda insanlar açlıktan ölmeye devam etmekte ve diğer bir yanda her şeyin en lüksüne sahip olmalıyım anlayışında olan bir güruh bulunmakta hala.
Lüks olarak nelerin ifade edilebileceğini düşünürsek eğer çok pahalı eşyaları kapsayan her şey olarak aklımızda canlanmaktadır hemen. Bizim ihtiyacımızdan fazlası nedir o halde? Bizim bütçemizi aşacağını bile bile hatta kredi kartı borcu ile ödemesi yıllarımıza mal olacak olan ve bir üst modeli çıktığında bütün esprisini yitirecek olan biricik eşyamız. nekadar çok şeye sahip olursak o kadar mutlu oluruz şeklinde dar bir düşünce kalıbının içerisine girmiş gibiyiz fakat aldıkça mutsuzluğumuz bitmiyor aksine daha fazla doyumsuzlaştırır ve daha fazla şikayetçi oluyoruz. Bizlere öğretilen küçük şeylerle mutlu olma duygusunu yitirmiş gibiyiz artık çocuklarımıza bu küçük ama içerisinde en büyük hayaller mutluluklar saklayan sırrımızı veremiyoruz. Bayram sabahı uyandığımızda başucumuzdaki ayakkabılar elbiseler onlar için de sıradanlaştı ve onları bizler bu heyecandan mahrum bıraktık.
İçerisinde bulunduğumuz tüketim çılgınlığı akıl almaz boyutlara ulaşmış durumda. Her gün piyasaya sunulan yeni ürünler ve bunların alınması gerektiğinin ve ihtiyaç olduğunun vurgusunu yapan reklam filmleri insanları bu ürünleri elde etmek için sonu olmayan bir yarış içerisine sokmakta, kredi kartı kullanımı ve ne yazık ki beraberinde tehlikeli bir serüvenin başlamasına zemin hazırlamaktadır. Kredi kartı ve taksit uygulamaları sayesinde her kesimden insan yeterli bütçesi olmasa da lüks tüketime meyletmeye başlamıştır.
Sanayinin ve endüstrinin her geçen gün gelişmesi ürün çeşitliliğini beraberinde getirmiş olup teknolojinin gelişmesiyle de tüketiminin daha hızlı bir şekilde yapılmasını sağlamıştır.insanların ihtiyacından fazlası üretilmeye başlanması ile birlikte insanlarda da ihtiyacından fazlasına sahip olma arzusu oluşmaya başlamıştır. Her yeni çıkan ürüne sahip olma isteği,hep yeni ve markalı ürünler alma isteği, üretimden çok tüketim odaklı yaşıyor oluşumuz tüketim toplumu olmamıza neden olmuştur.
Günümüzde en sık rastlanan hastalıklardan biri olan depresyona çare olarak yada can sıkıntısına çare olarak alışveriş gösterilmekte. İnsanlar manevi eksikliklerin boşlukların alışveriş yapılarak giderileceğini zannetseler de bir anlık mutluluk daha sonra yerini yeniden mutsuzluk ve tatminsizliğe bırakmaktadır. Paylaşım ve yardımseverlik gibi duyguların tamamen unutulmuş ve herkesin en iyisi en yenisi bende olsun isteği had safhalara çıkmış durumdadır. Kendimizden alt gelir yada yaşam seviyesi olanları hep görmezden gelerek hep üst seviyede olan insanlara özenerek onlar gibi yaşamaya çalışarak kendi mutsuzluğumuza neden olduk aslında. Paylaşmak duygusu manevi bir terapidir oysa her zaman almak değil zaman zaman da olmayana karşılık beklemeden vermek, verebilmek en büyük mutluluk kaynağı olabiliyor insanlar için.
Tüketim çılgınlığı israfı da beraberinde getirmektedir. Sürekli alma isteği içerisinde olan insanların eski olanı düzeltmeye, bozulmuş olanı tamir ettirmeye tahammülü yoktur. Sürekli bir yenileme çabası ve doyumsuzluk içerisindedir. Günümüzün en büyük sorunlarından birisi olan obezite’nin nedenlerinden birisi de budur. Aşırı yemek isteği bastırılmadığında her istediğimizi istediğimiz anda yediğimizde şişmanlamak mutlak son olmaktadır. Oysa doymak bedensel ruhsal bir duygu. Her şeye sahip olma arzusundan vazgeçildiğinde ruhsal olarak tatmin olduğumuz zaman doyuma ulaşa bilmekteyiz.
Tüketim daha çok pazarlamacılar yani iletişimcilerin ilgi alanına girmektedir. Psikolojik eskitme olgusu özellikle bu konuda ön plana çıkmaktadır. İletişimciler de bu kuramı bildikleri için tüketicileri bu yönde etkilemek için sürekli mesaj (reklam vb) gönderip onları etkileyebiliyorlar. Bu konuda örnek vermek gerekirse bir akıllı telefon alıyorsunuz bir çok özelliğe sahip belkide bunlardan bir çoğunu hiç kullanmadınız bile ama bu telefonu üreten firma bir sene sonra aynı telefona bir kaç ekstra özellik ekleyip yeni modelidir diye piyasaya sunuyor sizin elinizdeki telefon daha yeni çalışıyor ve işinizi çok rahatta görüyor ama kendinizi o bir üst modeli almaktan alıkoyamıyorsunuz işte psikolojik eskitme yöntemi ile halihazırda çalışan telefonunuz size eski geliyor ve kendinizi yenisini almak zorunda hissediyorsunuz iş bu örnekten de anlaşılacağı üzere popüler kültürde artık hepimiz lüks tüketiyoruz ve bilerek yada bilmeyerek hepimiz israf ediyoruz.